Kasım 2011
Inter fatihinin hocası Trabzonspor Kaleci Antrenörü Alper
Boğuşlu, Medyaspor'a konuştu...
Trabzonspor – Inter maçı vesilesiyle çıktığımız Trabzon
seyahatinin en önemli kısmı, Trabzonspor’un başarısının görünmez
kahramanlarından biriyle yapacağımız röportajdı. Tolga Zengin gibi, Onur Recep
Kıvrak gibi ligin sayılı kalecilerinin antrenörü; Alper Boğuşlu ile
görüşecektik. Henüz 23 yaşında harikalar yaratan Onur’un yanı sıra,
Trabzonspor’daki kariyeri sıkıntılı başlamış ve fakat inanılmaz bir dönüşümle
şu anda ligin şüphesiz en formda kalecisi olmayı başarmış Tolga’nın hocasıyla
yapacak olduğumuz görüşme, bordo mavililerin son yıllarda elde ettiği başarının
sırlarını verecekti bize. Beklediğimiz gibi de oldu… Alper hocanın, sadece iyi
bir antrenör değil, iyi de bir ağabey, öğretmen, akıl hocası olduğunu anladık…
Şenol Güneş ile Alper Boğuşlu’nun bir arada olduğu yerde başarı sürpriz değildi gerçekten de…
Röportajda kendisiyle buluştuğumuzda ilk göze çarpan Alper
hocanın şıklığı ve nezaketiydi. Inter maçının ertesi günüydü ve doğrusunu
söylemek gerekirse aklıma gelen ilk şey, Alper hocanın “İtalyan karizması”
fenomenini yerle bir ettiğiydi. Tavrı, sözleri ve düşün dünyasıyla çok daha
fazlasını vaat ettiğini sohbetimiz sırasında anlayacaktık…
Röportaj dışında yaptığımız özel sohbette aktardığı
anekdotlardan edindiğim şahsi kanaatimce, sıcak yaklaşımının yanı sıra, aynı
zamanda çok da disiplinli bir hocaydı Alper Boğuşlu. Ortadaki net başarıya
bakılırsa, zaten olması gereken de bu demek zor değil.
Alçakgönüllülüğü elden bırakmadan başarısını
sindirebilmiş, oyuncularına sahip çıkan, Trabzonspor kimliğini sırtlanmış
bir hoca vardı işte karşımızda.
Stresi yüksek maça hazırlamak için, bazı kısımlarının altını
özellikle çizdiği kitapları oyuncusuna hediye ederek okumasını isteyen Alper
hocanın verdiği cevaplar da tam anlamıyla “kitap gibiydi”…
İşte sadece Trabzonsporluların değil, aynı zamanda tüm
futbolseverlerin de bu vesileyle tanıması gereken Alper Boğuşlu ve onun
“yolculuğu”…
YOLUM, YÜRÜDÜKÇE İNŞA
OLUYOR”
Hocam öncelikle Alper Boğuşlu’nun futbolculuk geçmişini kısaca
aktaralım okuyuculara. Şenol Güneş’ten sonra Trabzonspor kalesini
devraldığınızı biliyoruz. Arkasından uzun yıllar Kocaelispor’da oynadınız.
Futbolculuk yolculuğunuzu kısaca anlatabilir misiniz bizlere?
"Yolculuk" dediniz... Bu çok önemli bir kelime...
Hep düşünürüm; hepimiz bir yolculukta olduğumuzu idrak edebilsek hayat ne kadar
güzel olurdu. Futbolculuk da benim mesleğim yani "yolculuğumun yolu"
oldu. "Meslek" de zaten "yolculuk edilen yol" demek...
Yalnız bu yolun bir özelliği var... Bu yol yürüdükçe inşa
olunuyor... Yolumu nasıl inşa etmiş olduğumu görmek istediğimde ise yolun
kendisinden daha çok, gözüm hep kıyılarına kayar...
Sonra fark ettim ressamın yaptığı bir yol resminde veya bir
yol fotoğrafında da yola güzellik katan hep kıyıları. Eğer bir yolun güzel
kıyıları yoksa yolun varlığı da anlamsızdır.
Anladım ki yolu sadece kendi yürümemiz için yapıyoruz ama
kıyılarına, "çevremizdeki insanları düşünerek" daha fazla itina
göstermeliyiz...
Yani şunu söylemek istiyorum... Evet benim mesleğim
futbolculuk ve bu yolda yürüdüm, yürürken yolu inşa ettim ama insanlara
mutluluk ve yaşama sevinci verecek kıyılar inşa etmeye daha çok dikkat ettim.
Eğer şimdi yolculuğumu yolumun kıyılarına bakarak kısaca anlatırsam:
Adalet ve şefkatimi; vicdan çiçekleriyle ektim... İnsanlığa
hizmet etmek için, serin gölgeler veren palmiyeler diktim, yorulan yaşlılar
dinlensin, parklar yaptım, çocuklar oynayabilsin...
Yol ise; Trabzonspor minik takımında başladım, yıldız, genç
takımlarında oynadıktan sonra 1980 yılında Trabzonspor'da profesyonel oldum, 8
yıl buradaydım. 1 dönem Sebatspor'da, 1 dönem Göztepe'de, 1 dönem de
Kayserispor'da kiralık oynadım. 1988 Ankara PTT, 1989 Kuşadası ve 1990’dan
sonra 9 yıl Kocaelispor'da, son olarak da 1999 Adanademirspor'da 20
yıllık profesyonel kalecilik kariyerimi noktaladım...
2000 yılında Kocaelispor'da kaleci antrenörlüğüne başladım,
Trabzonspor, Ankaraspor, G.Antepspor, İstanbulspor, Konyaspor, Ankaragücü,
Gençlerbirliği ve Trabzonspor'da yeniden kaleci antrenörü olarak başladım,
görevim devam ediyor...
Şimdi Şenol Güneş’le birlikte çalışıyorsunuz. İki eski kaleci,
Trabzonspor’un başarısı için mücadele veriyorsunuz. Hep malum bir tartışma
vardır; iki zıt noktada durur. Bir kısım kalecilerden iyi antrenör olmaz
derken, diğerleri de oyunu daha iyi okuyabildiklerini ve bu işte başarılı
olabileceklerini söylerler. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Aslında Şenol
Güneş ve sizin başarınız bu sorunun cevabı da sayılabilir mi?
Çok tartışılan ve yumurtaların tokuşturulmasına kadar
varabilen bir konu bu... Ben daha farklı bakıyorum... Biz oyunu okumaktan daha
çok yazıyoruz... "Okumak" deyince bitmiş, yazılmış olanı okumak
gibidir... Ve eğer bir oyun sürmekteyse, bitmediyse henüz onu istediğimiz
şekilde yazabilme olanağına sahibiz demektir. Rakibin oyununu okuyabilmek
beceri ise, onun okumaya çalışacağı bir oyun yazabilmektir asıl büyük beceri.
Bizim de bütün çalışmalarımız bu yönde.
“TOLGA İNANILMAZ,
HAYRANLIK UYANDIRICI”
Türkiye’nin şüphesiz en formda, en sağlam kalesi Trabzonspor’a ait.
Şimdi isterseniz tek tek onlardan bahsedelim. İlk olarak tabii ki Tolga Zengin
var ki karşımızda, sanırım herkese örnek olabilecek bir hikaye onunki.
Trabzonspor kalesine ilk geçtiği Galatasaray maçında, 4-0’lık talihsiz bir maç
çıkarmış ve sonrasında da kariyeri pek istediği gibi gitmemişti. Uzun süre
yedek bekledi. Hatta son bir buçuk-iki senesinde, 22 yaşında genç bir
kalecinin, Onur’un yedeğiydi. Ama Tolga bu süreçte inanılmaz bir gelişim
gösterdi ve geçen yıl kaleyi devraldığından beri herkesi kendisine hayran
bırakıyor. Böylesi keskin bir değişimin sebebi neydi, nasıl oldu?
Sadece Tolga'da değil öğrencilerimin hepsinde
"inanılmaz-hayranlık uyandırıcı" diye nitelendirilen gelişimler
görülebilir. Ancak; dışarıdan "inanılmaz" olarak görülebilen
gelişmeler hem benim hem de öğrencilerim açısından çok doğal görülüyor.
Hatta, yapabileceklerimizi hem çeşitli sebeplerle
istediğimiz gibi yapamadık hem de yapabileceklerimizin henüz başındayız.
Önümüzde uzun ve üç kulvarlı bir maraton var... Bir de Türkiyemize,
Trabzonsporumuza karşı sorumluluklarımız... Tolga'nın üzerinden konuştuğumuz
niteliklere bütün takım olarak sahip olduğumuzu ortaya koymamız lazım.
Tolga’nın durumuna özgüven farkı da denebilir mi?
Oyuncunun özgüveni potansiyelidir, gizildir... Bunu
görebilmemiz ancak oyun esnasında olanaklıdır. Oynanan oyun da yürünen yol
gibidir. Özgüveni arttırabilir... Ancak; biz öncelikle yaptığımız çalışmalarla
ve verdiğimiz emekle özgüvenimizi kazanırız. Bir hata ile veya yenilen goller
ile özgüven kaybedenler; aslında yeteri kadar çalışmadıklarını ve gereken emeği
harcamadıklarını bildiklerinden, oyuna tam anlamıyla kendilerini veremez ve bu
duruma düşerler.
Evet; Tolga'da bir özgüven farkını görebilirsiniz... Bence
bunun sebebi hiç yılmadan çalışması, üstün bir emek harcamasıdır. Ama özgüveni
olmasaydı, sizin söylediğiniz olaylardan sonra bu kadar inançlı çalışabilir
miydi?
“ONUR GİBİ SAĞLAM
KARAKTERLİ OYUNCULAR…”
Haklısınız hocam. Az önce Tolga ve Onur’un arasındaki yaş farkından
bahsettik. Euro 2012 grubunda Belçika’yı 3-2 mağlup ettiğimiz maçtan sonra, iki
talihsiz gol yiyen Onur’un üstüne çok gidilmişti. Ben o zaman Tolga’nın bir
röportajını hatırlarım. Müthiş bir heyecan ve biraz da öfkeyle Onur’u
eleştirenlere cevap veriyordu. Çok genç olduğunu, ona sahip çıkılması
gerektiğini söylerken o kızgın halinden, nasıl samimiyetle Onur’u
desteklediğini anlamıştım. Zaten maçlarda da yedek kulübesinde her halinden
Tolga’nın çok olgun ve egolarından sıyrılmış olduğunu görebiliyorduk. Sağlam
bir karakter istiyor bu durum. Siz, ikisi arasındaki bu diyaloga yakın şahit
olanlardansınız. Bu durum için ne diyeceksiniz? Tolga’nın yükselişinde, bu
tavrının ne kadar etkisi var sizce?
Bir başka röportajımda söylemiştim: "Tolga önce
Tolga, sonra kaleci" diye... Siz de aynı noktaya parmak bastınız...
Hepimiz bunu çok iyi anlamalıyız diye düşünüyorum.
Peki o zaman sözü gelmişken Onur’dan devam edelim hocam. Henüz 23
yaşında, gencecik bir kaleci. Trabzonspor’un uzun süredir yaşadığı kaleci sorununu
çözen isim. Sakatlığını atlattı, ama Tolga da çok formda. Şu an Onur’un form
durumu nedir? Oynayamaması onu etkiler mi sizce?
Onur, her zaman Trabzonspor'un kaleciliğini taşıyabilecek
karakterde ve formdadır. Evet, yaşı çok genç ve önünde başarılarla dolu bir
kalecilik yaşamı uzanıyor... Yani inşa edeceği yol epey uzun... Eminim kendisi
de kıyılara gereken önemi verecektir. Onur gibi sağlam karakterli oyuncular
oynamamaktan etkilenseler bile bu olumlu yönde olur.
“HOCALARI OLMAKTAN
DOLAYI MUTLUYUM”
Zeki Ayvaz ve Bora Sevim var bir de hocam. Forma şansı bulamayan
oyuncular. Zeki daha çok genç zaten altyapıdan çıkan bir oyuncu. Onun
geleceğini nasıl görüyorsunuz? Kaleyi devralabilecekler mi ileride?
Bu kendilerine ve çalışmalarına bağlı, tabii ki haklarını er
yada geç alacaklar ve layık oldukları yerlere gelecekler... Her iyi kalecinin
geçmişinde yedek kalmalar veya kadroya girememeler olmuştur. Tolga ve Onur'un
bulunduğu bir ekibin elemanı olmak onlar için de büyük bir fırsat. Ben de böyle
karakteri sağlam ve yetenekli dört kalecinin hocası olmaktan dolayı çok
mutluyum.
Hocam kalecilik en zor mevkii diyebiliriz futbolda herhalde. 90 dakika
harika bir maç çıkarıp, son saniye kötü bir gol yeseniz tek suçlu siz
olursunuz. İşin psikolojik tarafı epey ağır. Siz kalecilerinizi maça hazırlamak
için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? Sadece taktiksel ya da fiziksel değil de,
mental olarak yaptığınız hazırlıklar nelerdir?
Mental demek aslında tam olarak "zihinsel ya da
akli" demektir. Sadece mental hazırlıklar yeterli olmaz... Kupkuru kalır
ve istenilenin aksi sonuçlar verir. Tabii ki ders niteliğinde konuşmalarım da
olur. Ama biz ekip olarak sohbetler yaparız... Gönül bağımızı güçlendiririz...
Birbirimize ne kadar güvendiğimizi sözlerimizden çok bu muhabbetlerimizde,
dostluklarımızda görürüz.
KAPASİTEMİZİN ÇOK
ALTINDAYIZ”
Biraz ligdeki gidişattan bahsedelim hocam. Trabzonspor kadrosunda ciddi
değişiklikler olmasına rağmen hem Şampiyonlar liginde hem de ligde yoluna
başarıyla devam ediyor. Siz Trabzonspor’un genel performansıyla ilgili içeriden
biri olarak ne düşünüyorsunuz?
Kapasitemizin henüz çok altında olduğumuzu düşünüyorum.
Kadromuzun yeniliğini ve uyum sürecini göz önüne alırsanız bana hak verirsiniz.
Zamanla çok çok daha iyi olacağımızdan eminim... Bu arada taraftarımızın destek
ve sabır göstermesi de bize şevk veriyor.
Bu noktada şunu soralım hocam: Belki de biraz ezberci bir tavırla
Trabzon’a gelen oyuncuların önemli bir kısmı şehirde baskının yüksek olduğunu
söyler. Siz buna katılıyor musunuz? Böyle küçük bir şehrin her şeyiyle futbola
odaklanmış olması, futbolcunun aklını da sürekli futbolda tutmaz mı bir
anlamda?
Sosyolojik ve kültürel bir tahlil yapmak gerekir. Böylece
bir tartışmaya girmek istemem. Ancak, kısaca şunu söyleyebilirim ki; bazen
olumlu olduğu gibi olumsuz da olabilir.
Tekrar lige dönersek; şike soruşturması bu sezon futbolu gölgede
bıraktı diyebiliriz hocam. Bu süreç Trabzonspor’a nasıl yansıdı? Futbolcuların
üzerinde olumlu-olumsuz bir etkisine şahit oldunuz mu?
Bütün Süper Lig takımlarını ve oyuncularını olumsuz
etkileyen bir süreçten geçiyoruz. Ama biz işimize bakmalıyız... İyi futbol
oynamak ve başarılı olmak zorundayız.
“TOLGA’YA DEĞİL,
MİLLİ TAKIMA HAKSIZLIK”
Hocam Tolga’nın üstün performansından bahsettik. Milli takıma da davet
edildi. Fakat son Hırvatistan maçlarının ilkinde 18 kişilik kadroda bile yer
almaması çok eleştirildi. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir? Tolga’ya haksızlık
edildiğini düşünüyor musunuz?
Tamamıyla böyle. Hatta "haksızlık" sözcüğünü
kullanmak bile bence hafif kalır... Bu durum öncelikle de Milli takımımıza
karşı yapılan bir haksızlıktı. Ama artık bu konuda fazla bir şey söylemek de
istemiyorum. Üzücü sonuçlar da ortadayken konuşmak kolaycılık olur diye
düşünüyorum.
BURAK’A KARŞI
OYNAMAK…”
Kalecilerin dışında Trabzonspor’da bir de Burak Yılmaz gerçeği var.
Eski bir kalecisiniz, kaleciler yetiştiriyorsunuz. Burak gibi bir oyuncuya
karşı oynamak oldukça zor olurdu kaleci olarak herhalde, siz ne dersiniz?
Burak’ın performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tolga'nın performansı için kullandığınız kelime Burak için
de geçerli "inanılmaz-hayranlık verici". Burak'a karşı oynamak benim
için de zor olurdu ama böyle bir yeteneğe karşı oynamak da bir şereftir...
“ŞENOL HOCANIN HER
BAŞARIDA İMZASI VAR”
Burak’ın yükselişini Şenol Güneş mucizesi olarak gösterenlerin sayısı
az değil. Sizce bu doğru mu? Burak’ın gelişim sürecinde gözünüze takılan, diğer
oyunculara örnek gösterebileceğiniz bir nokta var mı?
Muhakkak böyledir. Aksini söyleyebilmek mümkün değil...
Şenol Hocanın her başarımızın altında imzası var. Burada bulunuyor olmamızın da
ana nedeni yine Şenol Hocamızdır. Biz de onun bize olan güvenini boşa
çıkartmıyoruz.
Diğer oyunculara, öncelikle Burak'ın kendini geliştirmek için
gösterdiği aşırı isteği, geçmişteki deneyimlerinden ders çıkarmasını, çok ve
verimli çalışmasını ve asla vazgeçmemeyi seçmesini örnek gösterebiliriz...
Peki Şenol hocayla çalışmak nasıl bir duygu? Futbolculardan maksimum
verim almasıyla biliniyor Şenol Güneş. Siz çalışmaların yakın tanığısınız.
Bunun bir sırrı var mı? Şenol Güneş’in oyuncularıyla arasındaki iletişimin
başarısındaki sır nedir?
Haklısınız; bu sırdır... Şenol Hocamın açıklamadığını
açıklamak bana düşmez...
TRABZONSPOR’UN
GELECEĞİ YANINDA…”
Hocam ileride teknik direktör olma gibi bir isteğiniz var mı? Şenol
hoca sizi bu konuda telkin ediyor mu?
Prensip olarak; sadece işimi iyi yapmayı düşünürüm ve kaleci
hocalığı yapmayı çok seviyorum. Şenol Hocamla yaptığımız konuşmalar da hep
Trabzonspor'un geleceği üzerinedir. Kişisel geleceklerimiz, Trabzonspor'un
geleceği yanında konu bile olamaz.
Genel yayın yönetmenimizle Hikmet Karaman, bir sohbetleri sırasında
sizden bahsetmişler. Özellikle Hikmet hoca, sizi yere göğe sığdıramamış ve
bizim sizinle röportaj yapmamız için de ısrarcı olmuştu. Siz kendisi hakkında
ne düşünüyorsunuz? Ve Türkiye’de hem teknik direktör olarak hem de kaleci
antrenörü olarak beğendiğiniz isimler kimler?
Hikmet Hoca benim büyüğümdür, tarzımda izi olanlardandır,
sağ olsun kendisini sever ve sayarım. Hakkımda söylediklerinden dolayı
onurlandım...
Tabii ki Şenol Güneş başta olmak üzere Hikmet Karaman gibi
beğendiğim birbirinden değerli Teknik Direktörlerimiz var. Ancak; bu
hocalarımızı mukayese etmek veya sıralamak gibi bir takdirde bulunabilmek
haddim değil.
“EN BEĞENDİKLERİM
ÇALIŞTIĞIM KALECİLER”
Türkiye’de ve dünyada kalecilik tekniğini beğendiğiniz diğer kaleciler
kimler?
Bu sorunuzu düşünmeden ve uzaklara gitmeden, çalıştığım
kaleciler diye yanıtlayabilirim...
Türkiye’deki altyapı eksikliklerinin kaliteli kaleci çıkarmamıza da
olumsuz etkileri malumdur. Sizin uzun vadede, altyapılara ilişkin fikirleriniz
var mı? 70 milyonluk bir ülke olarak, hala stoper, ön libero ve kale gibi
özellikle defansif mevkilerde yetenekten ziyade, mental yeterliliklerinde
gerektiği pozisyonlarda bir türlü oyuncu yetiştiremiyoruz. Bunun sebepleri
sizce nelerdir?
Sebepler çok açık ve basit bana göre, ilk ve en önemli
neden; bu kadar az beden eğitimi dersinin olduğu bir müfredatla sporcu
yetiştirme olasılığı çok zayıf diye başlayabiliriz...
Antrenörlükte sizce futbolculuktan gelen deneyim mi, yoksa kişinin
kendisini geliştirebilmesi mi daha önemli?
Futbolculuktan gelen deneyim, kendini yetiştiren için
avantaj ama önemli olan kendini yetiştirebilmek.
“KIYILARI UNUTMAYIN…”
Trabzonsporlulara iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Yolunuzu yürürken kıyılarını güzelleştirmeyi unutmayınız,
arkanıza bakınca sadece kıyıları göreceksiniz. Örneğin, maç skorunu
unutabilirsiniz ama Tolga'nın kendisine atılan ekmeği öpüp başına koymasını
asla... İşte kıyılar böyle süsleniyor...