31 Aralık 2012 Pazartesi

Bu Savaşı İyiler Kazanacak



Miniciktin…

Adalet ne demek, haksızlık neye denir bilmiyordun…

Ama hissediyordun, “Bir şeyler yanlış!”

Babanın öfkesiydi belki içinde bilmediğin bu ateşi yakan…

Varsa, belki ağabeyinin 22 Mayıs gecesindeki gözyaşlarıydı anlamadan bakıp, o küçücük, o pırıl pırıl zihnine yerleştirdiğin…

Belki “bir canavar” vardı sence… “Kocaman.”

Belki haksızlık, tam da o canavara deniyordu…

Belki adalet, o canavarın avuçlarında eziliyordu…

Belki sen, o avuçlarda hissediyordun kendini…

Anlamını bilmiyordun. Nedenini anlayamıyordun…

Ama o canavara öfkeliydin, kızgındın işte basbayağı!

O yüzden kavramıştın elindeki bayrağı, sımsıkı…

Bundandı o minicik ağzının yarattığı koca fırtına…

Belki o canavarı korkutmak, onu susturmak, anlamını bilmediğin “adalet”i ellerinden kurtarmak için bağırıyordun babanın omuzlarında…

Sen… Bordo mavi beresi başına büyük gelmiş, ufacık elleri paltosunun içinde kaybolmuş, o şirin burnu soğuktan kızarmış güzeller güzeli Karadeniz uşağı…

Sen, bu küçücük yaşta, isyanı öğreniyordun!

Sen, bu küçücük yaşta, onur savaşı veriyordun!

İsyanın, seninle birlikte büyüsün güzel çocuk…

Hak, doğruluk, dürüstlük ekilsin hukuksuzluğun yeşertildiği topraklarda, sen var oldukça… Yeniden! İnatla!

Anlamadın… Biliyorum… Anlayacaksın… Büyüdükçe…

Ama bugün şunu dedik biz seninle ey isyanın çocuğu…

Bayrak savurduğun canavarlar ölsün! Baban öfkelenmesin artık! Ağabeyin ağlamasın! Annen üzülmesin! Sen, sakın küsme!

Bu savaşı da yine iyiler kazanacak…

Sen merak etme!


Not: Bu yazı, 1 Ocak 2012'de İstinye'deki TFF binasının önünde yapılan eylemden sonra yazılmıştır. Fotoğrafı çeken Selim Yazıcı'ya tekrar teşekkürler. 

28 Aralık 2012 Cuma

1980... Polonya'yla ilk tanışma

Trabzonspor'un Avrupa serüvenini Milliyet arşivinden derlediğim küpürlerle anlatmaya ara vermiştim. Blogu da ihmal ettik. 1980 yılında yaşananlarla devam edeyim...

Trabzonspor bir yıl önce Hajduk Split karşısında ilk turda elenmiş, ancak ligde sezonu şampiyon olarak tamamlamıştır. Sezon sonundan akıllarda kalan en az puanla elde edilmiş garip bir şampiyonluk, yılın sporcusu seçilen Şenol Güneş'in üstün başarısı, Ali Kemal Denizci'nin Fenerbahçe'den hayal kırıklığı içinde ayrılışı ve Şamil Ekinci'nin şu sözleridir:

"Trabzonspor bir Anadolu takımı olmakla kıvanç duyuyor."

Velhasıl-ı kelam, Trabzonspor yeni sezonu da şampiyon olarak açar. Karadeniz Fırtınası, 27 Ağustos 1980 günü 38 bin kişinin karşısında oynanan Fenerbahçe maçındaki 2-1'lik galibiyetiyle de moralini perçinler... Milliyet'in ertesi günü attığı başlık oldukça manidardır:




Bu moralle sezonu açan Trabzonspor'un Şampiyon Kulüpler Kupası'ndaki yeni rakibi Polonya şampiyonu Szombierki Bytom olur. Şimdilerde Polonya'nın altıncı liginde mücadele eden Bytom, o yıl ilk ve tek şampiyonluğunu almış ve başarılı futboluyla da dikkatleri çekmiştir. İlk maç Trabzon'da oynanacaktır. Tarih 17 Eylül 1980'dir.


Trabzonspor maçı Sinan ve Tuncay'ın golleriyle 2-1 kazanır ancak kendi evinde yediği tek gol başına iş açacaktır. Teknik direktör Özkan Sümer yenilen gol nedeniyle işlerini çok zora soktuklarını söylese de, ümidini tamamen yitirmiş değildir.


İkinci maç günü gelir çatar. Trabzonspor Bytom şehrindedir. Aynı gün Milliyet gazetesinde maçı yorumlayan Turgay Şeren, o dönem bordo mavililerin ülkede nasıl bir algı oluşturduğunu özetleyen bir cümle kurmuştur: 

"Trabzonspor takımının futbolumuzu en iyi şekilde dışarıda temsil edecek kapasiteye sahip tek takımımız olduğunu bugün hepimiz biliyoruz..."



Turgay Şeren bunları söylemiştir ancak Trabzonspor'un işi gerçekten de kolay değildir. Nitekim, 1 Ekim 1980'de oynanan maçta Polonya şampiyonu kendi evinde 3-0 gibi farklı bir galibiyetle Trabzonspor'u eleyerek bir sonraki tura geçme hakkı kazanırken, bordo mavililer ülkeye boynu bükük dönmüştür. Trabzonspor o gün sahaya Şenol - Turgay, Necati, Hüsnü - Yaşar, Küçük Şenol, İskender - Sinan, Turgay, Cemil on biriyle çıkmıştır. Aynı gün Fenerbahçe de Bulgar rakibi Beroe'ye elenmiştir. Bu karikatür, her şeyi anlatmaktadır:


Maçtan bir gün sonra gazetelere yansıyan beyanında Özkan Sümer, çalışma şartlarının zorluğundan bahsederek, biraz da sitemli bir şekilde olanı özetler:



Trabzonspor yine ilk turda veda ettiği Avrupa'yı unutarak lige odaklanır. Bordo mavililer, o sezonu da şampiyon tamamlamayı başaracaktır. Bu, Trabzonspor'un üst üste üçüncü şampiyonluğu olacaktır. Milliyet gazetesinin harika karikatürlerinden biri yine olanı biteni özetleyecek niteliktedir. Tarih 11 Mayıs 1981 olmuştur...



Şampiyonluğun garantilenmesinin üzerinden 3 gün geçer. Tarih 14 Mayıs 1981'dir. O gün gazetede Trabzonspor'un şampiyonluğu haftasonunda oynanacak olan Beşiktaş maçında kutlayacağının haberi yer alırken, manşetler tarihi bir gündeme ayrılmıştır. "İpekçi'nin katili Ağca, Papa'yıı vurdu" 



1980-81 sezonu da böylece tamamlanır. Son haftada Fenerbahçe'nin averajla ligde kaldığını da not düşmek lazım: 



Şampiyon Trabzonspor, bir sonraki sezon Şampiyon Kulüpler Kupası'nda Dinamo Kiev'le karşılaşacaktır. O maça dair yazıyı daha önceden yazmıştım zaten, okuyanlar bilir. Şenol Güneş'in müthiş performans gösterdiği maçın özet görüntülerinin de yer aldığı yazı için:


Video benim için Şenol hocanın kalecilik yeteneğini özetlemesi açısından çok önemli oldu. Çünkü ilk defa bu kadar uzun bir videosunu izledim hocanın kaledeyken. Muazzam. İzlemeden geçmeyin diyor, bir sonraki serüvende buluşmak üzere diyerek vedamı yapıyorum.

Selam olsun.