27 Aralık 2011 Salı

Kötünün Zaferi...

"Adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur, en güçlünün peşinden gidilmesi ise kaçınılmazdır.

Gücü olmayan adalet acizdir, adaleti olmayan güç ise zalim.

Gücü olmayan adalete mutlaka bir karşı çıkan olur, çünkü kötü insanlar her zaman vardır. Adaleti olmayan güç ise töhmet altında kalır.

Demek ki adalet ile gücü bir araya getirmek gerekir;

Bunu yapabilmek için de adil olanın güçlü, güçlü olanın ise adil olması gerekir.

Adalet tartışmaya açıktır. Güç ise ilk bakışta tartışılmaz biçimde anlaşılır. Bu nedenle gücü adalete veremedik, çünkü güç, adalete karşı çıkıp kendisinin adil olduğunu söylemişti.

Haklı olanı güçlü kılamadığımız için de güçlü olanı haklı kıldık."

Erich Auerbach'ın "Kötünün Zaferi" denemesinde Pascal'dan alıntıladığı bölüm...

25 Kasım 2011 Cuma

2007'den 2011'e...

Trabzonspor kaleci antrenörü Alper Boğuşlu ile yaptığımız röportajın ardından (TIKLA) Tolga Zengin'le ilgili Bordomavi.net'te yazdığım tüm mesajları kontrol etmek isteği duydum. 
Ben her şeyi unuturum. Bazen düşüncelerimi bile. Ama Tolga'yı desteklemekten vazgeçmediğimi biliyorum...
Hafıza tazelemek istedim. Ve 7 Nisan 2007'den, 2 Mayıs 2011'e kadar 4 senede Tolga'yla ilgili forumdaki başlığına yazdıklarımı burada arşivledim...

***

7 Nisan 2007

Yediği üçüncü golden sonra gol yedik diye değil Tolga hata yaptı ve yıkıldı diye üzüldüm.Çok samimi söylüyorum.Yine üstüne gidilecekti,morali bozulacaktı.Golden sonra yerde uzanmış hali çok zoruma gitti.Çünkü ben Tolga'ya inanıyorum,ona güveniyorum.Moralinin yüksek olması lazım,kendine biraz daha güvenmesi lazım ve biraz daha tecrübe kazanması lazım.Onu kaybetmemeliyiz,ona sahip çıkmalıyız.

Penaltıyı kurtarmasına çok sevindim doğal olarak ama şaşırmadım. İlk penaltıda da kurtaracağına inanıyordum,şaşırtıldı.Ama ikincisini asla yemezdi,yemedi.Helal olsun Tolga,Allah yolunu açık etsin.

**
Evet bu çok doğru.Güçsüz bacakları hala.Kuvvetlendirmesi gerek.isabetsiz kullanıyor kaleci vuruşlarını da ayrıca.

Eksikleri çok bu gerçek,şu anda rakibi jeffersen olmasaydı kaleyi alamazdı belki de.Ama bu yetenekli ve geleceğinin çok parlak olduğu gerçeğini(bana göre) değiştirmiyor.Madem ki elimizde Tolgamız var,onu kullanacağız ve ona sahip çıkacağız.Tabii yalan poh pohlamalarla değil,gerçekçi ama inanan gözlerle.

**

15 Nisan 2007

Önündeki defansla bu kadar.Üzülme Tolga...Sana hala inanıyor ve güveniyorum.Her şeye rağmen.

**

14 Mayıs 2007
Kaleyi aldığı ilk günden beri destekliyorum.Ona güvenenlerin yüzünü kara çıkarmayacak inşallah.Her geçen gün daha iyi olduğunu görüyorum,kendine güvendiğini görüyorum.Allah yolunu açık etsin.Trabzonspor bari bu değerini yitirmesin...

Bu berbat sezondaki en önemli kazancımız Tolga'dır.Ve tabii birileri hala karşı dursa da Gökdeniz...

**

9 Mart 2008
Ne gibi bir bedel?

Şampiyonluğu mu kaçıracağız?

Avrupa'yı mı?

BJK'ye yenilmiş olmak mı yoksa sadece?

Her şeyin bedeli ödeniyor, rahat olalım derim.

Tolga önemli bir hata yapıp golü yedi. Önemli bir pozisyonu da zor durumda çıkardı ve bence bu maçta nötrdü. Ne iyi ne kötü.

Ben Tolga'yı severim yine de.

Allah yardımcısı olsun.

**

10 Mart 2008
Ziya'yı bile aylarca savundular kardeşim ya, bırak Tolga'nın da biraz toleransı olsun.

Çözümsüzlüğe varıyor her lafın sonu. Tolga'ya bugün istediğinizi diyebilirsiniz ama neyi değiştirirsiniz? Daha iyisi var da oynatılmıyor mu ki? Daha iyi de bilerek mi oynamıyor ki?

Transfer dönemi gelir, karar verilir. Yeterli mi değil mi tartışırız, ama bugün bunun ölçüsünü iyi yapmalıyız. Çünkü ne dersek ve ne kadar dersek diyelim, şu gün için bize çok faydası dokunmaz. Yarın Allah kerim.

**

26 Haziran 2008

Olcay abi babam da dün akşam aynı senin söylediklerini söyledi.
Ben de ona ve sana katılıyorum.
Önlerinde iyi bir defans olduktan sonra özellikle Onur'da ısrar edilmesi taraftarıyım.
Yabancı kaleci istemiyorum bu memlekette artık...

**

21 Mart 2009

Allah'tan futbolcular bölümü misafirlere kapalı.

İlk maç, hemen hemen hatasız 45 dakika ama eleştiriler devam.

**

Yediğimiz golde önce defansa bakalım bence.

**

12 Mart 2011

Haydi Tolga can... Haydi aslan.. 

**

20 Mart 2011

Onu kalede strese sokan biziz.
Bizi bu haliyle strese sokmasından başka bir şey bekleyemezsiniz.

Bu lig Tolga ile bitecek.
Azıcık pozitif olun... Azıcık pozitif enerji gönderin artık arkadaşlar.

İsyan ediyorum ben de artık ya... Lütfen...

**

10 Nisan 2011

Bozma Tolga can, budur işte!

**

2 Mayıs 2011

Tolga konusunda keyfime diyecek yok.

18 Eylül 2011 Pazar

Atan Tutan Zeval Görmesin!

Ligin ilk mağlubiyeti, ikinci haftada İBB karşısında alındı. Samimiyetle söylüyorum:

Umurumda değil...

Neden mi?

http://www.medyaspor.com/yazarlar/futbol-oldu-yasasin-patronlar-3057679

"...Mustafa amcaya kıyanlar, geride kalan bizlere de bu laneti bıraktı. Futbolun değil patronların konuştuğu zevksiz, renksiz, heyecansız, ölü bir “toto” ligi. Atan tutan zeval görmesin…"

15 Eylül 2011 Perşembe

Futbol Konuştu... Yaz Kenara...

İki sezon arasını kıskacına alan şike davasının yarattığı bunalım havasından sonra yayıncı kuruluşun decoder çığırtkanlığı yaparken söylediği bir söz dillerde şimdilerde: artık futbol konuşacak. Lakin ne yazıktır ki gecikmeli başlayan ligin ilk haftasında tribünler boş, taraftarlar hevessiz, maçlar renksiz, futbol sessizdi. Sessizliği bozan, futbolu dile, Inter’i dize getiren bu gece, Trabzonspor oldu…
Hani haftalardır birçoklarının “devlet kuşu” olarak nitelendirdiği, kimisinin ise “haksız yere kazanılmış bir şans” olarak gördüğü Şampiyonlar Ligi biletini alan Trabzonspor…
Hani daha kuralar çekilirken bile koca koca televizyonlarda, çekinmeden “...Fenerbahçe yerine maalesef Trabzonspor gidiyor Şampiyonlar Ligine” diye aşağılanan, üvey evlat muamelesi gören Trabzonspor…
Hani, hatırlarsınız, altından epey sular aktı ama unutulmamıştır, tüm şike iddialarına – ve bence varlığına rağmen – 2010/2011 sezonu “şampiyonu” Fenerbahçe’nin puan olarak bir kere bile önüne geçemediği Trabzonspor…
Hani hocası, oyuncusu Metris Cezaevi’nde yatan Eskişehirspor’a bıraktığı ekstra 2 puanla şampiyonluk kupasını yitiren Trabzonspor…
Hani çoğunun sevemediği, belki de hazmedemediği Trabzonspor…
Anadolu’nun öncüsü, Türk futbolunun incisi Trabzonspor…
Bu gece futbolu, Trabzonspor konuşturdu…
Ama ne konuşma…

28 Ağustos 2011 Pazar

Manidar...


Athletic Bilbao maçının iptal edilmesi sonrasında, TT Arena'ya notumuzu düştük...


Arena'yı göremeden Zağnos'a yar olan şike pankartımız...

Orta Yuvarlakta Dalgalanıyor Bayrak Ve...



17 Ağustos 2011 Çarşamba

4 Cümle, 4000 Anlam

TFF korkaklığını sürdürerek kararsızlık kararı verirken, futbolun Güneş'i Şenol hoca, dört cümleyle özetledi derdini...
"Hak ettiğimiz şampiyonluğu alamadık ama nelerin olup bittiğini herkes görüyor.
Şüphe duymuyordum ama şuan şüphe duyuyorum ülkeyi yönetenlerden ve ülke futbolunu yönetenlerden.
TFF bu açıklamasından sonra bakalım ne yapacak çok merak ediyorum.
Suç yokken suçlu arayanlar, suç varken suçlu bulamıyorlar."
O kadar...

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Onlar Nasıl Sevinirlerdi?

8 Şubat 2010'da yazdığım bir yazıdan bölüm.

İstanbul'u sel vurmuştu... Fakat Trabzonspor, Avni Aker'deki zemin problemi nedeniyle Manisaspor maçını Olimpiyat stadında oynamak durumundaydı. İnsanlar maça fazla kişinin gitmeyeceğini düşünürken, yine onbinler tribünlere yerleşmişti.... Ben de o gün hissettiklerimi dile getirmeye çalışmıştım. Dün akşamki müthiş EYOF 2011 Trabzon Gençlik Olimpik Oyunları açılış törenindeki özgünlüğü görünce yazının bu bölümünü paylaşmak istedim bir kere daha.

Yanlış anlaşılmasın. Trabzonspor'u Trabzon'a sığdırmak düşüncesini desteklemiyor bu yazı.
Trabzonspor'u, onu şekillendiren, ruhunu veren, besleyen ve farklı kılan Trabzon'la beraber dünyaya yaymanın keyfini duyuyor yalnızca...



"Onlar Nasıl Sevinirlerdi?"

...

Maçı anlatmaya ise gerek yok zannedersem. Onun yorumunu benden başka herkes yapmıştır şu noktaya kadar. Ben yine kendi derdimi anlatacağım size…

Yalnız, bu dert güzel dert…

Hayatımda ilk gittiğim maç Güngören stadında bir İstanbulspor maçıydı. Trabzon’da ise ilk olarak Anorthosis maçına gitmiştim. İstanbulspor maçında “daha fazla heyecanlanamam bir maçta” diye düşünürken birkaç sene sonra Trabzon’daki maçla birlikte heyecan zirvesi yer değiştirmişti… Nihayetinde uzun süre zirve aynı kaldı, düne kadar…

Umut’un ilk golünün bende yarattığı etkiyi ifade etmem çok mümkün değil. Hayatımda hiçbir maçta –tribündeyken- bu kadar duygulandığımı hatırlamıyorum. Gözlerim dolu dolu oldu, biraz bıraksam kendimi hüngür hüngür ağlayabilirdim! Çok da iyi olmayan oyunun verdiği endişe sonrası golün aniden gelmesi mi, taraftarın coşkusu mu, yoksa özlem miydi nedeni bilemiyorum. Kimyam değişti desem yeri… Darmadağın oldum sevinçten.

Düşündüğümüzde; çok da “matah” diyemeyeceğimiz bir rakibe karşı, muazzam denemeyecek bir futbolla galip geliyorduk. Bu galibiyet bizi ne şampiyon yapacaktı, ne tepeye taşıyacaktı… Ama ben sarhoş gibiydim. Tabii benim gibi daha nicesi… Stattan çıkınca dört bir yan kemençe sesiyle inliyor, her bir köşede bir aracın etrafını sarmış bordo mavi kıvrak bedenler horon ediyordu. Çocuklar, kadınlar, gençler, çeşitli illere ait plakalı araçlar, koca koca otobüsleri dolduranlar, minicik otomobillere doluşanlar…

Ve başında kalpağı, elinde bastonu, uzun sakalı, mağrur ve dimdik yürüyüşüyle en az 60-65 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim bir amca… Yalnız başına… Trabzonspor’un maçını izlemeye gelmiş, keyifli keyifli dönüyor… Yorumunu yapamıyorum…

Geldiğimiz araca binip geri dönerken başım cama yaslanmış düşünüyorum. Bugün burada, o anlı şanlı, peşinde sözüm ona milyonları koşturan kulüplerden biri olsaydı… Eğer o taraftarlardan biri olsaydım maçtan çıkınca ne görecektim? Futbolcular maç başında tribünlere ne atacaktı? Statta yankılanan müzik ne olacaktı? Devre arasında taraftarların hangi eğlencesini izleyecektim? Hangi dakikayı heyecanla bekleyecektim? Şişirmek için beklediğim balonların rengi ne olacaktı? Ya da elimde bir balonum olacak mıydı sırasını bekleyen? Maç sonunda oyunculardan galibiyeti nasıl kutlamalarını bekleyecektim? Ben onlardan olsaydım, nasıl sevinecektim?

Kuru bir övüntü için sormuyorum bunları, “haydi gaza gelelim” değil… Gerçekten merak ettim dün “onlar” olmayı. Futbol sadece futbol olarak kalacaktı benim için sanırım… Suni bağlılık bahaneleri, devşirme sevinçler bulacaktım kendime muhakkak. Takımıma gelen yabancılar benim kültürümün oyununu öğrenmeyecek, kendininkiyle harmanlamayacak, yalnızca kendi oyununu “sempatik”leyecekti. Onlar ben değil, ben onlar olacaktım ve sıkılmadan bununla övünecektim. Zaten benim bir kültürüm de olmayacaktı yahu, boş konuşuyorum gene…

Ben onlar olsaydım, dün maçta kaç kişiyle tanışıyor olacaktım? Kaç kişiyi durdurup “n’aber la?”diyecektim? Kaç kişi beni durdurup “nabaysın e gı?” diyecekti? Ben onlardan olsaydım, dün orada onlar olsaydı, kaç araç görecektim? Kaç değişik plaka? Hangi tür oyun? Kaç bedeni engelli yüreği sapasağlam renktaş? Kaç yaşlı amca? Kaç minik çocuk?

Ben onlar olsaydım, dün neyle sevinecektim?

Onlar, nasıl seviniyorlardı?



Neyse ki ben onlar değildim…
Neyse ki ben bizdim, biz bizdik…
Dün hayatımız yine bordo maviydi…
Dünyamız bordo mavi…
Bordoooooo…
Maviiiiiii…

Gözyaşları Sel...


Biraz geç oldu ama videoyu görünce eklemeden geçmeyeyim dedim.

Trabzonspor'un Hollanda kampında yaptığı son hazırlık maçında (RSC Cherleroi) Diyarbakır Silvan'da şehit düşen 13 askerin isimlerini tek tek sayıyor taraftarlar... Ve "burda" sesi çınlıyor Türkiye'den kilometrelerce uzakta.

Duygulanmamak elde değil...

Videoyu yükleyen kimdir bilmiyorum ama, ellerine sağlık...

23 Temmuz 2011 Cumartesi

Risk Nedir? Risk Budur!

Şike depremi artçılarla devam etse de, ilk ateşi söndü.
Artık kararlar tartışılıyor.

İptal edilen Süper Kupa finalinden sonra bu kez de liglerin ertelenmesi söz konusu.
Haftasonu kararın çıkması bekleniyor. Kuvvetle muhtemeldir ki bayram sonrasına, yani Eylül başına kalacak ilk düdük.

Tabii bu sırada Avrupa arenasında boy gösteren takımlar da mücadeleye başladı. Tolunay Kafkas'ın Gaziantepspor'u tur atladı; Trabzonspor Benfica'ya bileniyor.

Gel gör ki tüm bu çabaların sonucunda şike tokadıyla hüsrana uğrayacak olmak hazinli.

Örneğin Kafkas; gruplara kalması halinde UEFA'dan gelebilecek muhtemel cezayla tüm çabalarının boşa gideceğini düşünerek şevk eksikliği duymuyor diyebilir miyiz?

Neyse. İşgüzarlık mı, deneyimsizlik mi, beceriksizlik mi bilemeyiz ama Aydınlar federasyonunun Avrupa kararı sadece bu sezonu değil, önümüzdeki yılları da çalacak gibi duruyor bizden.

Bu arada; 3 Ağustos'ta Olimpiyattayız.

Hepi yakacauk ortalığı!

14 Temmuz 2011 Perşembe

Arşiv'e...

Sadri başkan serbest. Yurtdışına çıkış yasağıyla.
Yöneticiler serbest.

Nevzat Şakar hala hastanede, yarın taburcu olacağı söyleniyor.

Tayfur Havutçu, Serdal Adalı, İbrahim Akın, İskender Alın Metris'te.

Binlerce karakter yazıyı kaldıracak bu haberler üzerine edecek daha fazla sözüm yok, maksat arşive göndermek.

Zira birkaç dakika önce öğrendim:

Ben ofisimde huzurla yemeğimi yerken, Diyarbakır'da 13 can gitmiş.
Ben ofisimde huzurla yemeğimi yiyeyim diye...

...

12 Temmuz 2011 Salı

O Kurnadan Bu Kurnaya Çirkef Sıçramış...

Sadri Şener gözaltında.
Nevzat Şakar gözaltındayken rahatsızlandığı için hastanede, hem de yoğun bakımda...

Dün operasyon yapıldıktan sonra saatlerce gözaltında tutuldu Sadri başkan.
Sorgusu başlamadı.
"Alkollü" dediler.
Kaç saatte ayıldı?
Gecenin bir yarısında "sorgusu başladı" haberi geldi.
Sabah 07:30'dan gece 23:50'ye kadar neyin bekleyişiydi?

TFF'nin aynı gün ligin tescilini tescil etmesi de "ilginç" bir tesadüf oldu.
 
Yüzlerce Trabzonsporlu tanıyorum, bini geçik yorum okudum dün. Herkes hemfikirdi: "Eğer bir şey yaptılarsa, cezasını çekelim, düşürsünler takımı. Ama lanetimizi de eder, bu lekeyi sürenlerin yakasına yapışırız. Biz kimse için yürümeyiz." 

...

Amaaan, o kadar dağınık ki kafam. Uzatamıyorum daha. 

MAA açıklamalarıyla da birleştirince...

"Şike soruşturmasının sadece Fenerbahçe boyutu yoktur. Herkes kirlidir. Bunlar kulüplere yüklenemez. Kişiler cezalandırılacak, kulüpler kurtarılacaktır. Bizi izlediğiniz için çok teşekkür ederiz."

...dün olanların tercümesi bu kadar.

8 Temmuz 2011 Cuma

21 Aralık 2009 Gecesi... Uşaklar Bekliyor, Biz Bekliyoruz...

21 Aralık 2009 gecesi…

Trabzonspor kendi evinde Fenerbahçe’ye 1-0 mağlup olmuş. Tam olarak 3 metre 47 santimetre geriden çıkan Alanzinho’nun pozisyonunda ofsayt düdüğü çalan hakem, 0-0 devam eden maçın kaderiyle oynamış… Uşakların boynu bükük, uşaklar keyifsiz, moralsiz.

***

Serhat Kırkayak (23), Bünyamin Kahriman (24), Mesut Keleş (19) ve Ahmet Muhammet Demirel (21) Ankara’dan yola çıkmışlardı. Çok önemliydi bu maç hepsi için… Trabzonspor kaybetti. Bünyamin çok efkarlıydı. Geçti direksiyona… Yorgunluk çekilmez bir hal almıştı şimdi… Dinlenmediler yine de; bir an önce Ankara’ya dönmekti hedefleri.

***

Olmadı…

***

Samsun’da ecel çıktı karşılarına. Gencecik fidanları kopardı, aldı…
Yürekler yandı. Ağıtlar yakıldı.

Yaralandık… Yıkıldık…

Bir yemin ettik sonra… Dedik ki; “getireceğiz o kupayı uşaklar! Önce Kazım’a, sonra sizlere… Bekleyin…”

***

Uşaklar bekledi…

***

Alaaddin Aygün, Bülent Dönmez, Faruk Genç, Gökmen Karakullukçu, Hasan Sevgi, İsmail Akyazı, Kürşat Akyazı, Kemal Yılmaz, Neşat Akyazı, Turgay Demirkaya, Ziya Kara ile beraber bekledi…

96’da şampiyonluk elden gidince canına kıyan Mehmet Dalman ile bekledi…

Daha 12’sinde boynundaki urgan ile ciğerleri dağlayarak çekip giden Hüsnü Civelek ile bekledi…

“Bu sene…” dedik. “Bu sene geliyoruz uşaklar! Serhat… Hüsnü… Kazım… Bekleyin.”

“Bir Sevda Uğruna” anıtını ve hatıra ormanını her gördüğümüzde, biraz daha güçlendik, heyecanlandık, sabırsızlandık.

Ama olmadı.

Samsun’da anılarına yapılacak hatıra ormanının engellenişi kadar aşağılıkça, adice bir oyunla parmaklarımızın arasından söküp aldılar kupayı.

Gelemedik… Getiremedik…

Ama adalet bir gün tecelli edecekti. Bugün değilse yarın dedik…

***

Uşaklar;

Sanırız ki yarın geldi…

Adi senaryonun bayağı oyuncuları yeniden sahneye çıkmaz ise, az kaldı…

Geliyoruz…

***

Ve yine 21 Aralık 2009 gecesi…

Binlerce kişinin doldurduğu Avni Aker tribünlerinde mutlu olan tek bir kişi vardı yalnızca. Bordo maviye bürünmüş tek bir kişi seviniyordu sadece. Onun adı Ahmet Muhammet Demirel'di…

Serhat, Mesut ve Bünyamin’e “Ben de geleyim sizinle maça” dediğinde şart koşmuştu dostları: “Ama Trabzonspor forması giyeceksin tribünde…”

Ve bordo maviye sarındı Ahmet.

Hayattaki son gününde, hayattaki son fotoğrafında, son gülümsediğinde üzerinde Trabzonspor forması vardı…

Ahmet bugün yaşasaydı, sevdasını bu çirkinliklere bulayanlar yüzünden kahrolacaktı…

Ahmet vedasını mutlu yapmıştı…

3 Temmuz 2011 Pazar

"Şike Yapıyoruz"

Garip bir iş bu. Pazar sabahı izinlisin, mışıl mışıl uyuyorsun. Bir anda telefon çalıyor. "Kızım kalk, ortalık çalkalanıyor. Aziz Yıldırım, Bülent Uygun, Sezer Öztürk gözaltına alınmış şike soruşturmasında" diyor. "Ne diyorsun baba!" diyorum. Diyorum da kalkıyorum.

"Futbolun kanalı" Lig TV'de tek bir altyazı. O kadar.

Dönüyorum NTVSpor'a, cenaze çıkmış resmen...

Bugün TV'de buluyorum bilgiyi, kaynağı...

Neyse.

Evet, herkesin malumu artık. Fenerbahçe'nin ikinci yarıda Sivasspor ve Eskişehirspor'la yaptığı maçlardan yola çıkarak başlatılan şike soruşturması kapsamında Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Şekip Mosturoğlu, Sivas başkanı Mecnun Odyakmaz, teknik direktörü Bülent Uygun, sportif direktörü Ümit Karan, oyuncusu - hani Fener'e transfer olan - Sezer Öztürk, Sivas kalecisi Korcan gözaltına alınıyor... Arada Trabzonspor Asbaşkanı Nevzat Şakar'ın da ismi ortaya atılıyor ama yalan... Adam evinde. muhtemelen de keyifle izliyordur olanı biteni.

Sonra bir haber daha: Emre Belözoğlu'nun menajerlik şirketinde çalışan yeğeni de gözaltında. Hay maşallah.

Trabzonsporlular olarak saydığımız isimlerden eksik var fazla yok aralarında.

Bunun neticesinde ne olur bilinmez. Bir şey çıkar mı? Dinlemeye takılmadılarsa, biraz zor gibi.

Fakat cesurca atılmış bu adımın, kamuoyu vicdanında yaratacağı etkiye güvenmekteyim ben.

Trabzonspor'un "gasp edilmiş" şampiyonluğundan bahsederken, "ağlaşıyorsunuz" diyenlere, en klasik ve gıcık tabiriyle "ateş olmayan yerden duman çıkmaz" diye sesleniyor ve bu keyifli sabahı Şenol Güneş'ten bir alıntıyla bitiriyorum:

"Adalet zengin bir hazinedir, günü gelince herkese lazım olur"

2 Temmuz 2011 Cumartesi

7 Karatlık Q7


Bu görüntüye nasıl yorum yapılır bilmiyorum. Pırlantalarla bezenmiş telefon, Bülent Ersoy yüzüğü, 6 derece hipermetropa özel saat... O ceket, o şort, o çanta, o hareketler... 

Hatun gözüyle bakıyorum ve hemcinslerime soruyorum: şu görüntüyü çekici bulan bir tek kişi var mı? 

Tamam bakım delisisin, tamam seviyorsun böyle gösterişli şeyleri. Ama yapma Q7'cim, yapma.

Not: Video Medyaspor'dan alınmıştır. Mert abi, büyüksün!

1 Temmuz 2011 Cuma

"Kıymetlimiss" Zokora Makara

Futbolcu bankası Transfermarkt.de Türk takımlarındaki oyuncuların değerlerini güncellemiş. Kesin kabul edilemeyecek olsa da, en geniş çaplı ve referans olarak kabul edilebilecek bir veri tabanına sahip olan siteye göre Trabzonspor’un en kıymetlisi 10 Milyon Euro ile Didier Zokora.



Zokora Makara’nın arkasından 7.5 milyon Euro ile Gustavo Colman geliyor. Hani şu neredeyse elimizden kaçıracak olduğumuz… Üçüncü sırada ise geçen sezonun flaş ismi Burak Yılmaz var 7 milyon Euro ile. Bu arada Burak’ın da 2 Milyon Euro’ya Trabzonspor’la iki yıllığına daha anlaştığını söylüyor Lig TV. Durun! Bu başka bir konuydu…
 
Onur Kıvrak ve Serkan Balcı’ya 5 milyon Euro fiyat biçilmiş. Serkan’ınki biraz şişirilmiş gibi gelmedi değil yalnız. Giray Kaçar’a da 4.5 milyon Euro layık görülmüş. 

Yeni transfer Adrian için 3 milyon Euro fiyat biçilmiş. Malumunuz biz tam 5.250.000 Euro ödedik bonservisine. Takımın en ucuzu genç oyuncu Zeki Ayvaz (50 bin Euro). Bir diğer yeni transfer Eren de en düşük bedelliler arasında: 200 bin Euro. 

Bu arada Halil Altıntop için de 1,5 milyon Euro uygun görülmüş.

Galatasaray'a giden Selçuk İnan için 8.5 milyon Euro diyen siteye göre Egemen de 8 milyon Euro değerinde. Ligin en kıymetlisi olarak ise 15,5 milyon Euro ile Arda Turan gösterilmiş. Arkasından da yarım milyon euroluk farkla Quaresma geliyor.

Neyse bu magazinel rakamları tek tek yazamıyoruz. Trabzonspor için buyrun buraya bakın.

10 Numara Adrian


Trabzonsporlu oyuncuların yeni sezonda giyecek oldukları forma numaraları belli oldu. 
61 numara boş kalırken Umut'un forması olan 10 numara Adrian'a verilmiş. 

1 Onur
3 Cale
5 Engin Baytar
6 Glowackı
7 Murat Tosun
8 Barış Özbek
9 Halil Altıntop
10 Adrian Mierzejewski
11 Mehmet Çakır
12 P.Henrique
14 Pıotr Brozek
15 Zokora
17 Burak
18 Tayfun Cora
19 Eren
20 Colman
21 Barış
22 M.Yumlu
23 Giray
24 Aykut
25 Alanzinho
26 Sezer Badur
29 T.Zengin
30 Serkan
32 Pawel Brozek
63 F.Öztorun
70 Sercan
89 Zeki
91 Bora

30 Haziran 2011 Perşembe

Uşakların Keyfi Yerinde

Süpermen Zokora Makara
Henrique yalnızlarda


Yeniler de kaynaşmış.
Takımın sempatiği Giray ve Guiza bakışlı Adrian


Gülmek pek yaraşır
Engin bi' rahat dur o'lum!


Tehlikeli pozlar bunlar Alan!
Öhöm öhöm.


Hocam hep bi' tedirgin, hep düşünceli
Ama bu renk de pek yakışırmış.

Not: Fotoğraflar www.trabzonspor.org.tr'den alınmıştır. Muhtemelen Alaattin abinin (Kazancı) objektifinden. Ellerine sağlık.

29 Haziran 2011 Çarşamba

The Godfather


Trabzonspor Hollanda'ya varmış. Onur "baba" da tişörtüyle yakıyor ortalığı.

Tabii genç kızlarımız da etrafını sarmış yakışıklı futbolcunun. Onur halinden memnun gibi.

Ha unutmadan: Bize her yer hakikaten Trabzon.

Koşuyo'm Ben Ya!



2006'dan bu yana Trabzonspor forması giyen Umut Bulut nihayet Avrupa hedefini gerçekleştirdi. Sahada yaptıkları - fazlasıyla da yapamadıkları - ile herkes gibi bana da saç baş yoldurdu. Ama bilirdim ki Umut elinden geleni yapıyor... Belki ondan beklentilerimizi doğru belirlememiz gerekliydi. Bilemiyorum. Fakat taraftarı en az Hüseyin Çimşir kadar ikiye böldüğü de bir gerçek. Şimdi bir kısım Toulouse'a dua ederken, diğer kısım ise "çok ararsınız Umut'u" modunda.

Biz tartışaduralım, kaval kralı Fransa'da ilk röportajını vermiş bile. "Nasıl bir oyuncusun?" sorusuna verdiği yanıt muazzam: "Koşan bir oyuncuyum. Daha çok koşmaya yönelik yani..."

Ah Umut ah...
Yolun açık olsun.

Not: Şahsi ve kalıcı tek kırgınlığım transfer meselesi yüzünden çok ihtiyacımız varken, Liverpool maçında sahada olmayışından kaynaklanır.

Zokora Makara


Daha Türkiye'ye adım atmadan Twitter'dan "Bize Her Yer Trabzon" deyişiyle tanıdık Zokora'yı. Arkasından havalimanındaki izdihamda yüzünden eksik olmayan koca gülümsemesi geldi... Ajanslardan çok daha hızlı davranarak haber ve görüntü servis etti, ettirdi. Sağlık kontrolünde de şovunu yaptı yine.

İlk idmana çıktı, bir baktık milletle sarmaş dolaş olmuş bile çoktan.

Şimdi de bu foto. Hollanda'ya giderken yapacağını yapmış gene Zokora Makara.

Bu adam futbolunu da böyle keyifli oynarsa, tribünün sevgilisi olur. Ama bi' Yattara değil tabii...

Bu arada kankası Jaja'yı Arap ellerine gönderen Alanzinho'nun da yeni bir yoldaş bulması sevindirici.

İyi eğlenceler gençler!

Şampiyonluk Suç... mu?

Futbol takımı henüz şampiyonluğu Fenerbahçe'ye teslim etmemişken söylemiştik "Kriz yönetimi Alex ise, başarı yönetimi Messi'nin ta kendisidir" diye. Trabzonspor yönetimi, futboldaki başarıyı doğru yönetemedi diyorduk özetle. Şimdi bu yorumu Trabzon"spor" kulübü bünyesindeki diğer dallar için de yapmak hata olmayacak.

Şampiyon olmak suç. Başarı günah.


Basketbol takımı ikinci ligden Beko Basketbol Ligi'ne şampiyon olarak yükseldi. İkinci ligte de olsa, Trabzonspor formasının şampiyonluğunu gördüğüm tek gündü o gün. Bugün kapatılması gündemde, büyük ihtimalle elveda diyeceğiz...

Atıcılık takımı şampiyon oldu: Ellerinden poligonları alındı. Trabzon limanında atış talimi yapan şampiyonlar adeta cezalandırıldı...


Son olarak da bayan futbol takımı. Profesyonel bayan futbol 1. liginin kurulmasından sonra çıkan ilk şampiyon Trabzonspor'du, tarihe geçti adı... Şampiyonlar Ligi'ne erkeklerden önce gitmişlerdi. Şimdi ise "maddi yönden sıkıntı verdiği için" kapatıldı. Oyuncular dört bir yana saçıldı...

Bu başarılar sponsor desteği kazanmıyor ve kapıya vurulan kilit ile taçlandırılıyor... Acı...

Trabzon"spor" kulübü, futbolda tadamadığı başarıları diğer dallarında yaşarken, kendi yarattığı şampiyonları, kendi elleriyle cezalandırıyor.

"Trabzonspor eskrim takımı kursa desteklerim" diyen babam ve onun gibi Trabzonsporlular, futbola akan kaynağın karşılığını görebilse keşke de, itirazları daha törpülenmiş (!) olsa... Öyle değil mi?

Not: Bayan futbol takımının senelik masrafı kaç lira dersiniz?

100.000 TL. 
Tabii ki kapatacaksın, batarız batarız yoksa!
Tebrik ediyoruz.

Dozer Cemil Ruhu...

Trabzonspor kaptanlarını belirledi. Beklendiği gibi birinci kaptan Tolga Zengin oldu.

"Buna göre yeni sezonda birinci kaptan Tolga Zengin, ikinci kaptan Serkan Balcı, üçüncü kaptan Giray Kaçar, dördüncü kaptan Gustavo Colman ve beşinci kaptan olarak da Burak Yılmaz görev yapacak."

Doğru hamle... Bu takımın altyapısında yetişmiş, "birinci" olmasa da kaptanlık sorumluluğuna alışkın, sabırlı, egosuz bir adam Tolga. Forma şansı bulduğu ilk dönemlerde pek fazla tatmin edici olamamıştı malum. Ama geçtiğimiz sezon Onur'un sakatlanmasından sonra herkes "Eyvah gitti şampiyonluk" derken, ben ve benim gibi -belki de biraz Pollyannacılık yapan- küçük bir grup Tolga'nın bu yükü rahatlıkla kaldırabileceğine inanmıştı. Tolga gerekeni, hatta daha fazlasını yaptı...

Şahsi Trabzonspor tarihime kaydedilmiş en acıklı deneyimlerden olan Eskişehirspor deplasmanında, canımızla boğuştuğumuz tribünde Tolga'nın burnundaki kırığın ciddiyetini fark edememiştik. Fakat orada doktorun ısrarına rağmen sahada kalmak için çabalaması "burnumuzun" direğini sızlatmıştı. Daha sonrasında televizyonda izleyince aslında ne kadar önemli bir sakatlık geçirdiğini görmüş ve yüzünün o kanı çekilmiş haline rağmen sahada kalma cesaretini nereden bulduğunu kendi kendime sormuştum...

Görünen o ki, nicedir Onur gibi gencecik bir kalecinin yedeği olarak sahaya çıkmayı sorun etmeyen, bir gün olsun yüzünde kıskançlık ifadesi görmediğimiz, huzursuzluk yarattığını duymadığımız, tam aksine Onur'un başarısını en çok destekleyen, milli takımda yediği talihsiz goller sonrası bir anda "tükaka" ilan edilen takım arkadaşına tüm samimiyetiyle, tüm içtenliğiyle ve hatta hiddetle sahip çıkan Tolga, içinde Dozer Cemil ruhunu taşıyormuş...

"Ben Trabzonspor'un kaptanıyım, başka bir kaptanın arkasından, başka bir takımın formasıyla sahaya çıkmam!'' diyen Dozer Cemil'den miras kalan o pazubandı, Tolga'ya pek yakışacak...

Olağandışı bir durum olmazsa önümüzdeki 5 yıl boyunca  Trabzonspor forması giyecek olan Colman'a sorumluluk verilmesi de doğru düşünülmüş.

Forma işgüzarlığından sonra iyi geldi bu haberler...

Başta Tolga olmak üzere, tüm çocuklara başarılar.

28 Haziran 2011 Salı

201.. - 201.. Sezonu Formaları

Trabzonspor 2011-2012 sezonu formalarının tanıtımını bugün İstanbul - Ortaköy'de, şık bir törenle yaptı.

Burcu Esmersoy'un sunuculuğunu yaptığı tanıtımda futbolcular "yeni" sezon formalarıyla sahneye çıktı.

Günlerdir "özel tasarım", "manidar" denilen formaların aslında başka kulüplerin daha önce giydiği formaların farklı renkteki versiyonları olduğunu gördük. Zaferi simgelediği söylenen "V" harfli forma, Manchester United'ın "V for Victory" forması... Geçmişteki başarıları simgelediği söylenen sarı-siyah forma, geçtiğimiz sezon Ofspor'un giydiği formanın kopyası... Tabii Ofspor'un geçmiş başarılarını küçümsüyor değilim (öyle miyim?). Bu forma tasarım olarak da geçtiğimiz sene giydiğimiz gri formanın aynısı. Sadece renk farklılığı söz konusu. Kaleci formaları da hakeza öyle. Renklerde yapılan oynama dışında bir numarasını göremedik.

Biçimsiz armalar, armadan büyük Nike amblemi de geçen yıldan bu yana değişmeyen unsurlar arasında.

Tek farkın çubuklu formada olduğunu söyleyebiliriz. "Karadeniz Fırtınası"nı temsil ettiği söylenen formanın çubuklarındaki dalgalar, uzaktan üretim hatası gibi görünse de, yakından bakıldığında o kadar da rahatsız edici değil.

Fakat tatminkar mı?
Hayır.

Beklentiyi arttıran kulübün kendisi olduğu için, taraftarın beğeni eşiğinin yüksek olmasını yadırgamamalılar.

Şık organizasyonun içeriği biraz boştu anlayacağınız...
Anlamlara forma yapmak yerine, yapılmış formalara eğreti anlamlar yüklenmiş özetle.

Bir de bu sarı forma açılımıyla 61,5 Of'u da kucaklamış oluyor muyuz bir kere daha?

Hayrolsun!

(Bu arada formalarla şehrin süslenmesi fikri oldukça yaratıcı olmuş. Düşünenin aklına sağlık...)

Tanıtım sonunda basın mensuplarının karşısına çıkan Şenol Güneş, ani bir hareketle ceketinin önünü ilikledi. Gösterdiği bu saygının çok daha fazlasını karşı taraftan hak ettiğini elinde olmadan gösterdi yine...


25 Haziran 2011 Cumartesi

Kazım'a...


"Kumral bir çocuğun yaz öyküsü gibi… Şarkılarla geçti aramızdan…"
Kazım, güçlülerin iktidarına karşı güçsüzleri desteklemişti. 
Zaten "genetik olarak iktidardan nefret ederdi." O yüzden Trabzonspor'u seçmişti...

Kim olduğunu müziğiyle anlatan, vedasını şarkılarıyla yapan, 6 yıl önce milyonları ağlatan Kazım... 

Yine olmadı... Yine kıvrılamadı bedenler horonda. Yine çınlayamadı "Eze eze kupa Karadeniz'e" sesleri İstanbullarda... 

Senin yokluğunda, 6. defa, yine hüzün vardı bu taraflarda... "Rüzgarla yarışırken, koşamaz olduk" yine...

Ama sen dert etme Kazım... 

Değecek toprağına o kupa...sesleneceksin cennetinden: "Hiç sönmedi bu sevdanın ateşi..."

Ve anıların düşecek peşimize bir kere daha, taptaze...

"Kazım" diyeceğiz, "Kazım gitme..." 

"Çok erken..." 

Ruhun şad olsun...