12 Şubat 2014 Çarşamba

OFSAYT!

Koca koca gazetelerin köşelerini, televizyonların prime time saatlerini, internetin en cafcaflı sitelerinin manşetlerini süsleyen insanlardan bir dirhem de olsa vasatın üstünde zeka bekleyince haksızlık etmiş olmam herhalde.

Mevzuya çok hakimmiş ve etraflıca irdelemiş gibi büyük laflarla yazılar yazan bu abilerin okuyucularını aptal yerine koymasından ikrah ettim artık.

2011 Temmuz ayından beri sürecin birebir takipçisiyim ve bize “Gazeteci-yazar”, “Araştırmacı yazar”, “Aydın” diye dikte ettirilen tayfanın kıblesizliği, cehaleti ve körlüğü yetti.

Kendisini cumhuriyetin kollayıcısı ilan eden bu çakma solcu, karanlık aydın ve cahil bilirkişilerin her gün bir başka masalını dinliyor, sonra da kendi kendimizi yiyoruz: “Bu kadar da olmaz! PES!”

Yok arkadaş, o kadar da oluyor…

Bugün Yılmaz Özdil Trabzon’a bir mektup daha yazmış. Daha önce yazdığı içi boş detaylarla dolu ve hiçbir şey anlatmayan tek boyutlu mektubunu hepiniz hatırlıyorsunuz. O dönem, kendisine onun dilinden cevap vermiştik. Aldığı tepkilerden sonra da “Bir daha Trabzonspor konuşmayacağım” diyerek kenara çekilmişti. Fakat bugün o sözünü de yutarak mektubunun devamını yazmış. İlkinin gördüğü ilgiden memnun olsa gerek…
 
Özdil’in neredeyse 3 seneye ulaşacak şike sürecinde yazdığı yazıların sayısı bir elin parmağını geçmez. 

Bunlardan iki tanesi Trabzonspor’a Erdoğan Bayraktar üzerinden yüklenmekten ibaret. Bir tanesi de Aziz Yıldırım’ı halk kahramanı ilan eden abuk bir yazıydı “Fenerbahçeli olsam…” diyerek. Yine tek boyutlu, hükümeti eleştirmek isterken dünyadan bihaber yazılan sade suya tirit yazılardan.

Özdil ve benzerlerinin ellerinde Trabzonspor’un aleyhine kullanabilecekleri sadece tek bir veri var; Erdoğan Bayraktar’ın “Trabzonspor’un kupası için ince ayar çalışıyoruz” sözleri. Bunun dışında hiçbir şey yok. İbrahim Hacıosmanoğlu’nun bütün camiayı ayağa kaldıran ve tepki görmesini sağlayan miting katılımı süreci bu yazarların kast ettikleri biçimde etkileyebilecek bir hareket değildi zira ona gelene kadar mahkeme kararını çoktan vermişti.

Bayraktar bu sözleri 9 Ocak 2012’de söyledi. Yani tam 2 sene önce.

Şimdi sormak lazım Özdil’e, Bayraktar bu sözü söylediğinden bu yana, kupa konusunda Trabzonspor ne kazandı? Varsa ince ayar Trabzonspor’un ne şekilde işine yaramış olabilir? Başkanı Başbakan tarafından atanan TFF’nin kararları ve kupayı sahibine vermeme konusundaki ısrarı ortadayken, Trabzonspor Bayraktar’ın sözleriyle ne kazanmış Allah aşkına biri cevabını versin. Kupa hala Fener’in müzesinde. Biz mi yanlış biliyoruz?

Bu sözlerden bir süre sonra “Trabzon şehri kupayı unuttu, bu olayları geride bıraktı, artık önüne bakıyor” diyen de Bayraktar’dı. Bunları duymadı, görmedi mi Özdil?

Dediler ki her şey Aziz Yıldırım’ı bitirmek içindi. Yıldırım karşısında önce cemaat-hükümet ikilisini koydular. Herkes yüklendi de yüklendi hükümete. Aziz Yıldırım’sa bir mektup yazdı Metris’ten. “Başbakan’la aramızı açmaya çalıştılar, başaramadılar” diye.

Bir tek Bayraktar sözüyle Trabzon’a yüklenip duran Özdil ve diğerleri, 7 aylık kanunun sırf şikecilerin alacağı cezalar azalsın diye 3 parti tarafından ortak kararla bir gecede değiştirildiğini görmezler mi? Yüzlerce milletvekilinden söz ediyorum. “Ulan hepiniz oradaydınız be!”

Başbakan’ın Fenerbahçe’ye ceza vermemek uğruna “5 yıl Avrupa’ya gitmesek ne olur?” sözünden Özdil ne anlıyor?

Şike sahaya yansımadı çözümünü ortaya çıkaran Başbakan’ın atadığı TFF’ydi.

Kişilerle kurumları ayırma önerisini getiren de Başbakan’dı, uygulatan da.

E ne oldu sonra?

Hooop, bizim ulusalcılar bir anda ofsayta düştü. Nihat Genç’inden Yılmaz Özdil’ine kadar…

Sonra baktılar bu iş olmadı, döndüler cemaate. Cemaatin bir numaralı adamlarından Nihat Özdemir sürecin en etkili isimlerinden, Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım için verdiği mücadele ortada. Özdemir neler diyordu hatırlayalım:

29 Mayıs 2012 – Zaman Gazetesi Röportajı

-Cemaat size göre F.Bahçe'yi ele geçirmek istiyor mu?

“Son 11 ay F.Bahçe'nin başkanvekiliydim. Herhangi bir cemaatin, herhangi bir derneğin, herhangi bir siyasi görüşün, biraz daha genişleteyim yalnız cemaat değil, herhangi bir kesimin F.Bahçe'yi ele geçirmek, önümüzdeki kongrede bazı arkadaşları F.Bahçe yönetimine sokmak gibi herhangi bir hareketlerini, hiç hareketlerini görmedim. Ama maalesef yine medyamızda bazı arkadaşlarımız bunu serüven haline getirip birkaç yazı dizisi halinde kamuyounu yanlış yönlendirici hiç olmayan bir olayı maalesef gündeme getirdiler. Bu hem maalesef F.Bahçemize, Türkiyemize, hem cemaatse cemaate, yargı sürecine, içeride bulunan tutuklu arkadaşlarımıza tesir eden hiç yaşanmaması gereken konular olduğuna inanıyorum.11 ayda cemaat gelecek F.Bahçe'yi ele geçirecek gibi en ufak hareket, ima görmedik. Başbakanımız da bu konuya uçakta cevap vermiştir. Onun için bu konuları kapatalım. Çünkü benim 20 milyon taraftarım varsa bu 20 milyon taraftarımın 2-2.5 milyonu da cemaat mensubu arkadaşlarımızdır. Onlar da F.Bahçemizin başarılı olması için benim kadar iyi niyetli olarak onlar da dua etmişlerdir.”

Ee sonra ne oldu?

Ofsayt 2…

Şimdi hükümet cemaat karşı karşıya ve yine aynı senaryoyla yüz yüzeyiz.

Ne Özdil, ne Genç, ne de diğerleri okudu 7000 sayfa tapeyi.

Okuyan adam bu kadar tek taraflı ve kör şeyler yazmaz, söylemez.

Tutturdular bir türkü, söyle babam söyle…

Çık dışarıya az bir bak… Bir cevap ver mesela…

Sportif yargıyla adli yargıyı karşılaştır…

Dön UEFA’nın kararlarına bak. Dön CAS’ın kararlarına bak.

Hatta PFDK’ya bak yahu. O kadar çarpıtmaya, o kadar çabaya, o kadar çalışmaya rağmen “şike yoktur” diyemeyen TFF’ye bak. İbrahim Akın’ın aldığı cezanın gerekçesine bak. Diğerlerinin cezalarının gerekçelerine bak. Şikeyi teşebbüsle sınırlandırmaya çalışanların, “maç sonucunu etkilemekten” ötürü verdiği cezalara bak. Vermek zorunda kaldıkları cezaya bak…

Geçiniz arkadaş komploları, oyunları…

Bazen her şey sadece göründüğü kadardır. Basittir.

Aziz Yıldırım ve yöneticileri, menajerler aracılığıyla ya da direkt olarak, diğer kulüp başkan, teknik direktör ve oyuncularını ayartmak suretiyle Fenerbahçe kulübünün lehine şike yapmıştır.

Bu kadar.

Arkasında daha ne arıyorsun?

Şike yok diyebiliyor musun?

Hayır.

"Kupayı alma" diyorsun ama "kupayı hak etmiyorsun" diyebiliyor musun?

Hayır.

Bitti o zaman. Operasyonu kimin ne niyetle yaptığını tartıştığınız kadar suçu lanetlemediniz.

Trabzonspor’a kupayı alma diyene kadar şikeyi cezasız bırakmayın, futbolu temizleyin diyemediniz.

Diyemiyorsunuz.

Korkuyorsunuz.

Korkaksınız çünkü.

Hesaplısınız.

Maksatlısınız.

2010-2011 Şampiyonu Trabzonspor’dur.

UEFA, CAS, Mahkeme, Yargıtay ve en önemlisi vicdan onaylı…

Gerisi laf-ı güzaf.


Size hayırlı işler…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder