17 Mart 2012 Cumartesi

Alıştık, Uyuştuk, Uzlaştık...

Çalkalanıyor ortalık… Durumu tekrar özetlemek gerekirse olay şudur:

Dün gece Futbol Müsabaka Talimatnamesinin “PUAN SİLİNMESİ, LİGDEN ÇIKARILMA ve ALT KÜMEYE İNDİRME” başlıklı 24. maddesinden “Bir müsabakanın sonucunu hukuka veya spor ahlakına aykırı şekilde etkileyen veya buna teşebbüs eden takımlar bir alt lige indirilir. Alt lig bulunmaması halinde bir yıl müsabakalara alınmazlar. Bir futbolcuya veya kulübe teşvik primi verilmesi de bu kapsamdadır” ifadesi kaldırıldı. “MÜSABAKA SONUCUNU ETKİLEME” başlıklı 25. maddede ise yine küme düşmeden söz edilmeyerek, böyle bir durumda Futbol Disiplin Talimatı’nın 58. maddesinin uygulamaya konulacağı söylendi. Yani kısacası, şike ve teşvik artık müsabaka talimatında ceza gerektirmiyor. Bu konuda artık geriye yalnızca 58. madde kaldı. Orada da aynen şu ifadeler var (şimdilik):

Madde 58: Müsabaka Sonucunu Etkileme

1- Müsabakanın sonucunu hukuka veya spor ahlakına aykırı şekilde etkilemek veya buna teşebbüs etmek yasaktır. Bir futbolcuya veya kulübe teşvik primi verilmesi de bu kapsamdadır.

2- Bu hükmü ihlal eden kişiler, bir yıldan üç yıla kadar müsabakalardan men veya hak mahrumiyeti cezasıyla; kulüpler ise küme düşürme cezasıyla cezalandırılır. İhlalin ağırlığına göre küme düşürme cezasına ek olarak puan indirme cezası da verilebilir.

3- İhlalde sorumluluğu bulunan kişi veya kulüplere ayrıca para cezası verilir.

4- Anılan yasağın hakemler tarafından ihlali halinde sürekli hak mahrumiyeti cezası verilir.

58. maddenin değiştirilmesi, farklı yorumlanması yahut kanaatin kitabına göre verilmesiyle şike ve teşviğin suç olmaktan çıkmasına tek bir adım kaldı… Yalnızca bir adım...

Ne diyelim…

Bizi alıştırdılar. Bizi uyuşturdular. Bizi uzlaştırdılar.

Hep aynı şeyleri söylemek istemiyorum. Sıkıldım.

Mesela “Adam öldüreni de bir seferliğine affedin” demek istemiyorum. Çünkü onu da affediyorlar… 37 can kül oluyor bağnazlığın, insafsızlığın, Allahsızlığın ateşinde; ama zaman aşıyor, dava düşüyor, vicdan gömülüyor…

Ne çarpıcı örnekler vardır daha tarihimizde… Hep hatırlatırım misal; 6-7 Eylül olaylarının başrolündeki Oktay Engin, 92’de Nevşehir valisi olur... Gazeteci katilleri kahraman olur… Olur da olur…  

O yüzden futbol katillerinin öldürdüğü, İzmir’de üç evladının ağıtlarıyla toprağa verilen Mustafa amcanın hesabını sormaya utanırım şimdi.

Duyan da yok zaten…

Siz siz olun, evladınızın seçeceği hobilere dikkat edin.

Bugünlerde futbolu öğrenmeye başlayan çocuklar, hırsızlığın ve arsızlığın normal, kabul edilebilir, affedilir olduğunu düşüneceklerdir. Bilinçaltlarını çöplüğe çevirip, idrak gücü zayıf, doğruyla yanlışı ayırmakta başarısız, sağlıksız bir adalet duygusuna sahip, bencil, açgözlü ve şımarık insanlar yetişmesin…

Siz siz olun, bugünlerde çocuklarınızı ekranlardan, gazetelerden uzak tutun.

İnsan yakmanın cezasız kaldığını gören çocukların bugün hayvanlara, yarın insanlara eziyet etmesini engelleyemezsiniz sonra.

Hırsızların kahraman olduğunu gören çocukların bugün kalem, silgi, sakız, yarınsa para ve can çalmasını engelleyemezsiniz…

Suçu normalleştirdik. Kaosu düzen saydık. Lekeyi önemsemedik.

John Locke Tabula Rasa (Boş Levha) teoreminde der ki “İnsanoğlu doğduğunda beyni boş bir levha gibidir. Yaşadıklarıyla bu boş levhayı doldurur.”

Biz çocukların boş levhalarını nelerle dolduruyoruz bir düşünün işte… Geleceğe nasıl bir yatırım yapıyoruz anlayın…

Kimin eli kimin cebinde dizilerle büyüyen çocukların bugün çarpık ilişkilerin birinci kahramanları olmaları yadırganmamalı o yüzden.

Çoğaltın işte örnekleri… Her yerde çünkü.

Ve bir gün aklı başında bir çocuk çıkar da, “anne, baba siz bunlara nasıl göz yumdunuz” derse, nasıl cevap vereceğinizi de iyice düşünüverin… O günler de gelecek zira… 

Justice is dead.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder