21 Eylül 2012 Cuma

Mezara Dönüşen Statlar

Bugün İran'da bir futbol maçında gerçekleşen "el bombası" olayı bana aşağıdaki yazımı hatırlattı.
İran'daki olay korkunç... Sahaya atılan bir el bombasını normal bir yabancı cisim zanneden futbolcu, bombayı yerden alıp saha dışına atıyor. Bomba yere düştüğü anda müthiş bir patlama oluyor... Adeta ölümden dönen futbolcular şaşkın... Hakemler telaşla oradan uzaklaşırken, dikkatimizden kaçmayan bir ayrıntı var. 4 sırt numaralı bir futbolcu çok soğukkanlı ama bir o kadar da isyankar bir halde patlama olan yere yaklaşıyor... Görüntünün devamı yok... Büyük bir felaketten şans eseri kurtuluyor futbolcular. 



İşte bu olay, 18 Ağustos 2011'de derlediğim bir yazıyı hatırlattı bana: "Mezara Dönüşen Statlar" 

Statların yıllar boyunca iç savaşların, korkunç işgallerin göbeğinde kalışını ve adeta bir mezbaha olarak kullanılışını hatırlatan iç karartıcı bir derleme. O yazıyı güncelleyip yeni eklemelerle paylaşmak istedim. Okumaya devam etmek isteyenler buyursun:

MEZARA DÖNÜŞEN STATLAR

Suriye'de hükumet karşıtı eylemler kanlı şekilde bastırılmaya devam ediyor. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın şiddeti ise futbol sahalarına kadar ulaşıyor...

Lazkiye şehrinde geçtiğimiz yıl Ağustos ayında başlayan operasyonda Baas güçleri, göz altına aldığı kişileri şehrin stadyumunda topluyordu. Bu yöntem Lazkiye dışına da taşmış, Suriye’nin kuzeybatısında kalan Baniyas şehrindeki Dera’a Stadyumu da eylemcilerle dolmaya başlamıştı. Görgü tanıkları, burada tutulan bazı “mahkûmların” öldürüldüğünü iddia ediyordu.

En güncellerinden biri  bu olsa da, statların bu şekilde kullanımı ilk değildi. İç savaşın vurduğu hemen her yerde, binlerce kişiyi “konuk etme” imkânı bulunan stadyumların, güvenlik güçlerince ya da isyancılar tarafından defalarca katl ve mahpus yeri olarak kullanıldığına şahit oldu insanlık…

BABASININ OĞLU ESAD

Örneğin Beşşar Esad’ın babası Hafız Esad da kendi yönetimi döneminde, Müslüman Kardeşler örgütünün başlattığı isyanı bastırmak için Hama’da 10.000’in üzerinde insanı katlederken, şehrin stadyumunu da “mezbaha” olarak kullanmıştı… 1982 yılında gerçekleşen katliamla ilgili bir yıl sonra ortaya konan Uluslararası Af Örgütü raporunda, stadyumda tutulan mahkûmların günlerce aç ve korunmasız bırakıldığı belirtilmişti.

BEYRUT’TA 800 FİLİSTİNLİ ÖLDÜRÜLDÜ

Yine 1982 yılında Lübnan’ın başkenti Beyrut’taki Sabra ve Şatalla kamplarındaki 800 Filistinli, Hıristiyan militanlarca yerel bir futbol stadyumunda öldürüldü.

Afganistan’da Taliban tarafından toplu katliamlar için kullanılan stadyumlar ise hala bölge halkı için bir korku simgesi. Afganlar, ölülerin ruhuyla sarılı olduklarını düşünerek, karanlık çöktükten sonra stadyumlara girmemeyi alışkanlık haline getirmiş…

IRAK’TA TOPLU MEZARLAR

2003 yılında Saddam Hüseyin’in devrilmesinden sonra ABD ve Irak güçleri, çeşitli stadyumlarda toplu mezarlar ortaya çıkardı. 2004 yılında ise Amerikan askeri Bağdat'ın kuzeyindeki Hadithah kentinin güvenliğini yerel güçlere teslim ettikten sonra bu kez isyancılar, onlarca polisi bir stadyumda topluyor ve halka açık bir şekilde idam ediyordu. Şehrin stadyumu, devam eden yıllarda da çeşitli katliamlara sahne oldu. Yine 2005 yılında 19 sivilin bu statta kurşuna dizildiği tespit edilmişti. Katledilenler başta asker sanılsa da, aslında onlar neden öldürüldükleri bilinmeyen Iraklı balıkçılardı...

Irak topraklarında biraz daha gerilere gittiğimizde, 1986 yılında Basra’da yaşanan bir başka katliamla daha karşılaşıyoruz. Yine Uluslararası Af Örgütü’nün raporlarında yer alan bir ifadede, askerden kaçan Iraklıların yakalatılarak Basra’da bir futbol sahasına getirildiği ve burada topluca katledildiği yer alıyor. Olayı aktaran Iraklı, kanlı ceza uygulanırken baygınlık geçirdiği için öldü zannedilerek kurtulan tek kişi olmuş…

HAİTİ'DE MAÇ SIRASINDA KATLİAM

2005 yılının Ağustos ayında, iç savaşın tüm korkunç yönleriyle sürdüğü Haiti'de, Port-au-Prince Stadı'nda oynanan bir maç sırasında, "haydut" olarak nitelendirilen siviller güvenlik güçlerinin saldırısına uğramış, 20'den fazla sivil o saldırıda katledilmişti. Aynı stadyum 2010 yılında gerçekleşen 7 büyüklüğündeki depremde sığınak olduğu 1000'in üzerinde insan için ise tersi bir anlam taşıyor olmalı şüphesiz.

GİNE'DE KATLİAM VE TECAVÜZ

2009 yılında Gine'deki askeri cuntaya karşı demokrasi eylemi yapmak için başkent Conakry'deki stadyumda toplanan yaklaşık 50.000 kişi korkunç bir müdahale ile karşılandı. Askerlerin rastgele ateşinde 157 kişi öldü, 1253 kişi ise yaralandı. Vahamete ek olarak, yüzlerce kadın askerlerin tecavüzüne uğradı... Hem de günlerce... Görgü tanıklarının ve kurbanların anlattıkları inanılmaz...

MISIR'DA 75 ÖLÜ

Yakın zamanda yaşanan bir başka katliam da Mısır'da gerçekleşti. Bu kez durum biraz farklıydı zira olayların iki tarafı da sivillerdi.


2012 yılının Şubat ayında Al-Ehli ve Al-Masri takımları arasında Port Said Stadı’nda oynanan maç sırasında iki takımın taraftarları sahaya inmiş ve yaşanan katliamda 79 kişi ölmüş, 350 kişi ise yaralanmıştı. Al Masri kaleci antrenörü Ahmed Nagy taraftarlardan birinin gözleri önünde öldürüldüğünü söylerken "Koridorlarda yüzlerce yaralı yerlerde yatıyordu. Soyunma odası morga dönmüştü" diyordu. Olayların arkasında dağıtılan Ulusal Parti’nin bir grup üyesi ile emniyetten bazı şahısların olduğu yönünde güçlü şüpheler oluşmuş ve soruşturma başlatılmıştı. Bunun bir intikam organizasyonu olduğu da söylentiler arasındaydı. Tabii ligler de belirsiz bir tarihe kadar iptal edilmişti. Fakat netice değişmiyordu elbette: Mısır’daki siyasi ve sosyal sıkıntılar tribünlere taşmış ve onlarca kişi yok yere hayatını kaybetmişti.

Port Said Stadı da böylece mezara dönüşen statlar arasına adını yazdırmıştı.

PENALTININ CEZASI FALAKA

Irak'ta devrik lider Saddam Hüseyin'in oğlu Uday'ın da kaybedilen bir maç yahut kaçırılan bir penaltı nedeniyle futbolcuların saçlarını Bağdat Stadyumu’nda tıraş ettirdiği biliniyordu… Eski Iraklı kaleci Haşim Hassan da, 1997 Dünya Kupası elemelerinde Kazakistan’a yenilmeleri sonrası sahanın ortasında yere yatırılarak ayaklarından ve sırtlarından sopalandıklarını anlatmıştı.

KADDAFİ’NİN PROPAGANDA ALANI

Libya lideri Muammer Kaddafi de stadyumları kendi siyasi çıkarları uğruna kullananlardan. Kaddafi, ülkedeki statları, kendi yazdığı “Yeşil Kitap” manifestosundan demokrasi teorilerine dayanan alıntılarla donatmıştı. Geçtiğimiz yılın başında Kaddafi karşıtı isyancılar kentin kontrolünü eline alana kadar, Bingazi’deki stadyuma maç izlemeye giden futbolseverleri manifesto cümleleri karşılıyordu.

STAT EĞİTİM KAMPINA DÖNDÜ

Somali’de ise bir zamanlar Doğu Afrika’nın en etkileyici futbol arenalarından biri olan ve her maç 70.000 ateşli taraftarın doldurduğu Mogadişu Stadyumu, cihatçıların eğitim kampına dönüştürüldü… Stadyum, Afrika Birliği’nin desteğini alan hükümet güçleri müdahale edene kadar askeri ve siyasi eğitim kampı olarak kullanıldı.

LİDERLERDEN SONRA SIRA HALKTA

Diktatör liderlerin stadyumları politik kaygıları doğrultusunda kullanmasının aksi tezahürü olarak zamanla yönetimlere isyan eden halk da, binlerce kişinin doldurduğu bu alanları öfkelerini yansıtma ve yayma mecrası olarak kullanmaya başladı. Cezayir’de ve Mısır’da eylemci gruplar, hükümetten taleplerini yahut şikâyetlerini stadyumlarda dile getirme yöntemini kullanır oldu. Mısır’da hemen her hafta, devrik lider Hüsnü Mübarek’in yönetimine karşıt tezahüratlarda bulunan isyancı taraftarlar ile güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalar gelenek halini almış durumdaydı… Yukarıda bahsettiğimiz Port Said katliamı da olan bitenin son halkası niteliğinde...

İnsanoğlu kan kokusunu misk sanmaktan vazgeçmedikçe, korkarım bu ve benzeri olaylar yaşanmaya, futbol sahalarının çimleri de kanla sulanmaya devam edecek...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder