24 Nisan 2012 Salı

Aptalların Gölge Oyunu - Tunga Liman


Bordomavi.net'in kıymetlisi Tunga abiden yine çok ufuk açıcı bir yazı... Muhakkak okunmalı. 



APTALLARIN GÖLGE OYUNU: ENDÜSTRİYEL FUTBOL - TUNGA LİMAN

Çok uzun süredir ötelenen bir yazıdır bu. Bir türlü yazacak şevki bulamadığım ama anlatmasam beni şişirecek bilgiler. Paylaşıp rahatlamak en güzeli.

Futbolu takip edenlere daha baştan aptal muamelesi yapılması zoruma gidiyor. Tüm dünyada kullanıldığı için bizde de yanlış olarak kullanılan bir terim: Endüstriyel Futbol!

Türkiye’de bir büyük yalan.

Etik değerlerin ayaklar altına alındığı, etik değerler olmadan marka değeri oluşturulmaya çalışılan ve bu nedenle bir türlü değer kazanmayan bir endüstri kolu.

Neyi doğru yapıyoruz ki, futbolumuz düzgün olsun derseniz, eyvallah. Kanunların bile uygulanmadığı yerde, etik değerlerden bahsetmek lüzumsuz. Gücün kanun olduğu, direnişin suç olduğu bir kara parçasıyız aslında.

Bizi bireyler olarak hayata bağlayan ise aslına bakarsanız dünyanın globalleşmesi; yani sınırların flulaşması, insanların iletişim sayesinde birbirlerine yakınlaşması. Böyle bir dünyada kendi başınıza yaşamak, kendi kendine yetmek artık mümkün değil. Talepler artıyor, arz onunla yarış halinde.

Bir mal ve hizmet için de, hukuk ve adalet için de temelde bu var. Bir talep olacak önce, sonra o talebi karşılayacak arz.

İşte bizim bize özel sorunumuz da bu noktada başlıyor. Adaleti talep ediyor muyuz? Tümden? Hukuk ne kadar önemlidir bizim için? Yoksa güce karşı boyun eğecek kul kültürü mü kabul ettiriliyor bize?

Gücü olanın, gücü nispetinde haklı olması bu ülkenin yerleşik kültürü müdür? Ya da makus talihi?

Demokrasilerde iktidar çoğunluğa verilir, zira çoğunluk haklı olsa/olmasa güçlüdür; ama bir demokrasinin çağdaşlığı o iktidarın ve/veya gücün azınlıkta kalanları koruması nispetindedir. Ve ne yazıktır ki, bugün bu noktanın çok gerisindeyiz. Ve ne yazıktır ki bunu şu an için yaşayan sadece ülkenin azınlıkta kalan bölümü Trabzonporlular’dır. Yani çoğunluk güçlü olduğu her noktada gücü ile diğerlerini göz göre göre ezmeyi hak görmektedir.

Türkiye futbolcuların bonservis rakamları ve naklen yayın gelirleri itibariyle Avrupa’da 6. sıradadır. Kulüplerin aldığı puanların ülkelere dağılımına göre ise 14. Avrupa Ülkesi’dir. Yani harcamada 6., kazançta 14. Çok kötü bir fizibilite sonucu. Bizden az kazanan 8 Avrupa Ülkesi bizden daha başarılı olmuş.

O halde şunu söylemek mümkün: Tüm kulüp yöneticilerinin ve TFF’nin sürekli olarak ağzından düşürmediği “gelirleri arttırmalıyız” klişesi büyük bir yalandır. İnsan kaynağı olarak Avrupa’nın en şanslı sayılabilecek ülkesiyiz. Futbol gelirlerinde Avrupa 6ncısıyız; ama icraatta tüm kulüpler zararda, hepsi büyük borçlar altında ve gelir üretemiyor.

Lafı dolandırmaya gerek yok: Türk Futbolu’nu
1- Aptallar
2- Futbolseverleri, taraftarları aptal yerine koyan yöneticiler yönetiyor.

Futbolseverleri aptal yerine koyanlar sonuçta kendileri de çok akıllı olmadığı için açık açık söyleyebiliriz ki; futbolu aptallar yönetiyor.

Olan biteni yorumlayanlar ise çoğunlukla olan biten ve açık açık görünen ile bizim çok net anladıklarımız arasına bir perde koymaya çalışıyor. Böylece “siz anlamazsınız, ben anlatayım” durumu oluşuyor.

Durum çok net: Gözümüzün içine baka baka bize “aptalsınız!” diye bağırıyorlar. Biz de renklerimize göre buna bir tepki veriyoruz.

Bu aptallık öyle bir seviyede ki, arkadan ışık yansıtılan bir sahnede sözüm ona gölge oyununda aktörler. İyi de, biz bu yandan sizin siluetlerinizi çok net olarak görebiliyoruz. Anlıyoruz aslında sizin kim olduğunuzu ve ne yapmaya çalıştığınızı.

Kulüpler taraftarlarını çoktan unuttular. Taraftarlar da taraftarlıklarını. Bazıları renklerini bile unuttu takımının. Tüm renkler kayboldu. Karardı her şey.

Endüstri dediğin gelirler ve kaynaklar ile bir ürün veya hizmet üretir. Nerede bu endüstriyel futbolun üretimi? Ne ürettik şimdiye kadar? Konya kadar coğrafyadan onlarca yıldız çıkaran Hollanda’dan üstün müyüz? “Bilmem kaç maçtır sahamda yenilmiyorum” diyen takıma Avrupa’dan gelen ilk Genç Oğlanlar takımı çakıp gitmiyor mu? Bu gururunuza dokunmuyor değil mi? İşte o yüzden siz de aptalsınız!

Bizim duruşumuz var deyip, ilk üç kuruşluk menfaatte zırt diye o duruşu yerle bir ediyor musunuz? Aptal değil de akıllı mısınız peki?

Aynı deliller ve hukuk disiplini içinde birkaç farklı yorum çıkaran adamlar hukukçu, biz keresteci miyiz? Akıllı mı bu adamlar şimdi?

Peki biz, belimizi büken, nefesimizi kesen adamlara hayat vermiyor muyuz? Zeki olduğumuzdan mı bu?

Bu sene 5 senedir aldığımız kombineleri alamadık. Ne dendi bize? “Gidin falancadan isteyin”. Kulübe katkı olsun diye parasıyla alınacak kombine için birilerine gebe bırakılmak istendik. Almadık. Bizim giremediğimiz tribüne girenler “Canım Bakanım yalarım” dediğinde ne tepki verdik ki, kulübümüzden dahasını istiyoruz?

Daha iki kuruşluk menfaat için önüne gelene “ağam – paşam” diyen adamların kulübe ve yönetime “dik oynayın” demesi ne kadar tutarlı? Sen daha ufak bir yetkiliye karşı menfaat pazarlığı yüzünden dik duramamışken, Trabzonspor Yöneticisi’ne tüm Türkiye’ye, başbakana karşı “dik dur” demeyi hak mı görüyorsun?

Hayalimizdeki kahramanın, TRABZONSPOR’un dik durabilmesi yöneticilere, futbolculara bırakılamayacak kadar önemli bir iştir. Gelip geçici olanlar değil, kalıcı olanlar dayatmalıdır değerlerini. O da Trabzonspor Taraftarı’dır. Bunun etkili olması için en temel prensip ise örgütlü olmaktır. Örgütlü olmak yetmez. Çalışkan olmaktır. Üretken olmaktır. Lafla peynir gemisi yürümez; aktivist olmaktır.

Yoksa aptalların gölge oyununu ağzımız açık izlemeye devam ederiz. Böyle olacaksa şikayet de edemeyiz.

Çok yazılacak şeylerin ilki bu. Dahası da bir sonraki yazıda.

Kimden bekleyeceğiz adaleti? Bunca aptallığı bertaraf edecek bir akıllı çıkacak mı kuyuya taş atacak? Umutsuzluğun yazısı olacak bunun devamı.Bir de bunu kıracak kadar kararlı motivasyonun.

Tunga LİMAN
tliman@bordomavi.net

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder